Özgür Özel: “Bu Bir Zafer Değil, Görevdir. Parti İktidar Olduğunda Zafere Dönüşecektir”
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, “Biz bunu bir zafer olarak görmüyoruz. Evet bir başarıdır, önemli bir başarıdır ama zafer değildir, görevdir. Görev önümüzdeki ilk seçimlerde parti iktidar olduğunda, bu iktidar değiştiğinde ancak zafere dönüşecektir. Elimizde belediyeleri yönetme, rantı yönetme, gençleri ve kendi evlatlarımızı, yakınlarımızı bir takım makamlara getirme, yandaşlarımızı zengin etme fırsatı yakalamadık arkadaşlar. Biz tarihin akışını değiştirme fırsatını yakaladık. Cumhuriyetin ikinci yüzyılında, cumhuriyetin tarihini yeniden yazma fırsatını yakaladık. Bu yüzden sadece partimizle, sadece biz bize, sadece ‘Yetkiyi aldık, biz yönetiriz’ değil; yetkiyi kimden aldığımızı biliyoruz” dedi.
31 Mart seçimlerinde oyların yüzde 37,7’sini alarak seçimlerden birinci parti çıkan CHP, 20-21 Nisan tarihlerinde “İktidar Yolunda CHP Belediyeciliği Çalıştayı” düzenledi. Çalıştaya CHP’nin 408 belediye başkanı katıldı. Çalıştayın açış konuşmasını CHP lideri Özel yaptı. Özel, konuşmasında şunları kaydetti:
“İşimiz gücümüz Manavgat, işimiz gücümüz Antalya’ dedik. Başka da bir şey demedik. İki büyükşehirde başkanların özel durumları ve elde etmeleri gereken başarıdan dolayı o kampanyayla konuşan ama o şehirlerin özel kampanyalarına da alan bırakan bir tasarımı biz talep ettik, şirket onu hazırladı, getirdi. Dört dörtlük kampanyalarla, kimsenin birbirinin ayağına basmadığı, diğerinin mesajını gölgelemediği, aksine dengelediği bir süreci yaptık. Çok özel hazırlanmış şarkılar, odak gruplara dinletilmeden yayınlanmadı. Hazırladığımız reklam filmleri CHP’li, MHP’li, AKP’li, İYİ Partili, DEM Partili odak gruplara dinletildi. Rahatsız oldukları kelimeler değiştirildi. Her bir adımı ölçülerek ilk ölçümü Türkiye’deki seçim otobüslerinin şoförlerine yaptık. ‘Yola çıktınız, millet ne yapıyor?’ Dediler ki ‘Şarkı tuttu.’ 5 gün sonra gelen anketler şarkının tuttuğunu gösterdiği için yaydık. Tutmayan reklam filmini, ‘Yayınlarsak tamamını, olmadıysa maliyetini öderiz’ anlaşmamızla maliyetini verdik, çöpe attık. O yüzden CHP olarak bu süreçte bilimden, üçüncü anahtardan da sonuna kadar yararlandığımızı hatırlatmak isterim.
“GÜN GELDİ KURULTAYDA, GÜN GELDİ BÜYÜKŞEHİRLERDE VEFALI VEDALAR YAŞADIK”
Bundan sonra ne yapacağız? Biz CHP’yiz, bu topraklara sosyal belediyecilik anlayışını getiren, sosyal devlet anlayışını getiren, sosyal demokrasiyi yerleştiren partiyiz. Büyük bir mirasın sahibiyiz. Türkiye’de yerel yönetimler tarafından ilk kez ortaya konulan kentsel dönüşüm, toplu konut, metro, metrobüs, hafif raylı sistem, biyolojik arıtma gibi bugün olmazsa olmaz belediyecilik hizmetlerini Türkiye’ye ilk kez getiren parti biziz. Biz, belediyeciliği İstanbul’da ilk tercihli yol uygulamasını hayata geçiren Aytekin Kotillerden, yine 1992’de ilk doğal gaz projesini yapan Nurettin Sözen’den, ilk halk ekmek fabrikasını kuran Ahmet İsvan’dan, Ankara’da ilk metronun temelini atan Murat Karayalçın’dan, metrolardan tramvaylara, üretim merkezlerinden öğrenci yurtlarına, kooperatiflerden kreşlere kadar Türkiye’de sosyal belediyecilik anlayışını hayata geçiren Vedat Dalokaylardan, Celal Altınaylardan, Yüksel Çakmurlardan, Ali Dinçerlerden, Ahmet Piriştinalardan öğrendik. Biz belediyeciliği Anadolu’nun bozkırına bir cennet yaratan Yılmaz Büyükerşenlerden öğrendik. Gün geldi kurultayda, gün geldi büyükşehirlerde kötü oldukları, başarısız oldukları ve istenmedikleri için değil zamanı gelmiş, vefalı vedalar yaşadık. Ama kimseye ‘Bugüne kadar iyiydin ama bundan sonra sen kenara çekil’ demedik. Herkesle konuştuk, dinleyenler oldu, dinlemeyenler oldu.
“ÖLÇME-DEĞERLENDİRMEYİ BUNDAN SONRA SİYASETİMİZİN ODAK NOKTASINDA TUTACAĞIZ”
Yılmaz Büyükerşen, bu büyük deneyimi bir 5 yıl daha Eskişehir’de tekrar etmek istese dünya rekoru kırabilirdi. Ama Eskişehir’i bir cumhuriyet kadınına devretti, şimdi CHP’nin sosyal belediyeciliği, halkçı belediyeciliği, bütün Türkiye’ye yayacağı, eşgüdüm yapacağı, eğitim vereceği, denetim yapacağı bir sistemde, o sistemin başında, kendisiyle birlikte Muğla’da çok iyi hizmetleri yapmış ve bu dönem vefalı bir vedanın talebini açmış olan Osman Gürün ile birlikte, Tekirdağ’da Kadir Albayrak’la birlikte, Çanakkale’de Ülgür Gökhan ile birlikte, Edirne’de Recep Gürkan ile birlikte ve Türkiye’nin neresinde tüm il başkanlarıma, tüm belediye başkanlarıma bildirmeleri üzerine sorarak partiye katkısı olmuş, birikimi ve enerjisi olan, son seçimlerde parti için çalışmış kim varsa, onların da deneyimlerinden, belediyecilik deneyimlerinden yararlanacağımız danışma kurullarıyla çalışacağız. Ölçme-değerlendirmeyi bundan sonra siyasetimizin odak noktasında tutacağız. Belediyenin boyutuna göre, üçer aylık, altışar aylık, birer yıllık ölçme-değerlendirme raporlarını, karneleri merkezi olarak çıkaracak, sizlerle paylaşacağız. Doğru yapanı örnek gösterecek, yanlış yapanı doğruya davet edecek, doğruları hep beraber tekrar edecek, yanlışlardan hep beraber uzak duracağız. Eğer ibre yukarıysa devam edeceğiz, durağansa doğrusunu arayacağız, aşağıysa mutlaka yanlıştan döneceğiz.
“SORUMLULUK SİZİN SIRTINIZDADIR”
Çünkü bugün burada bizlerin yapmak üzere oldukları görev, görünüşte belediyecilik görevidir. Beşer yıl kamu görevi yapmaya, beşer yıl beldenize, ilçenize, şehrinize hizmet etmeye görevlendirildiniz. Bu doğru. Bunu en iyi şekilde yapmalısınız. Bunu en şeffaf, dürüst, izlenebilir ve insan ayırmadan yapmak sizin göreviniz. Zaten milletimiz de sizi bu yüzden taktir etti, bu yüzden bu görevleri size verdi. Ama bizim bu seçimlerde, sizin omzunuza milletimizin yüklediği yük bundan fazladır. Biz, cumhuriyetin birinci yüzyılının ilk döneminde, ilk 15 yılında, Gazi Mustafa Kemal ile sonraki 12 yılında İsmet Paşa ile birlikte başlayan bir aydınlanma devriminin, toplu iğnesi yokken vagon üreten, uçak üreten bir ülkenin, 900 tane kamu iktisadi teşekkülü yapmış bir ülkenin son 20 yılda bu emanetinin nasıl hayırsız bir evlat gibi çarçur edildiğini, yok edildiğini, peşkeş çekildiğini, eğitimin nasıl bilimsellikten uzak hale getirildiğini, belli tarikatlar, cemaatler güçlensin diye öğrencilerin barınma sorununun bile bile göz ardı edildiğini, ülkenin, dedemizin, ninemizin, babamızın emek emek biriktirdiği rezervlerinin nasıl hepimizin gözü önünde cayır cayır yakıldığını, nasıl kur korumalı mevduat diye tarihin en büyük fon transferinin yoksullardan bir avuç zengine, hepimizden yandaşlara nasıl aktarıldığını hep beraber yaşadık. Cumhuriyetin ikinci yüzyılının ilk yerel seçimlerinde sırtınıza konan yük, ilk genel seçimlerini bu ülkenin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün partisinin kazanıp ikinci yüzyılın yine ilk 20 yılında cumhuriyetin kuruluş ilkelerine, hedeflerine uygun olarak bu ülkenin yeniden kurtarılması, demokrasinin yeniden kurulması, ekonominin yeniden ayağa kalkması ve vasiyetin yerine gelmesidir. Muasır medeniyetler yakalanacak ve geçilecektir. Sorumluluk sizin sırtınızdadır.
“BİZ TARİHİN AKIŞINI DEĞİŞTİRME FIRSATINI YAKALADIK”
Bir yandan seçim gecesi seçmenin mektubunu balkondan okuyanlar, inip grup toplantısına gidince hikaye ve masal okumaya başladılar. Seçmenin mesajını anlamadıkları ortada. Birisi CHP’nin kazandığı bu başarıya dönüp tesadüfen, konjonktürel gibi hiçe saymayla meşgulken, bir diğeri çıkmış, ‘Seçimleri biz kazandık’ diyecek kadar seçmene karşı küstahlaşmış ve kibrinden arınamamış bir noktadadır. Oysa biz bunu bir zafer olarak görmüyoruz. Evet bir başarıdır, önemli bir başarıdır ama zafer değildir, görevdir. Görev önümüzdeki ilk seçimlerde parti iktidar olduğunda, bu iktidar değiştiğinde ancak zafere dönüşecektir. Elimizde belediyeleri yönetme, rantı yönetme, gençleri ve kendi evlatlarımızı, yakınlarımızı bir takım makamlara getirme, yandaşlarımızı zengin etme fırsatı yakalamadık arkadaşlar. Biz tarihin akışını değiştirme fırsatını yakaladık. Cumhuriyetin ikinci yüzyılında, cumhuriyetin tarihini yeniden yazma fırsatını yakaladık. Bu yüzden sadece partimizle, sadece biz bize, sadece ‘Yetkiyi aldık, biz yönetiriz’ değil; yetkiyi kimden aldığımızı biliyoruz.
“HİÇBİR BELEDİYE BAŞKANINA VERİLMEMİŞ SORUMLULUK, SİZE VERİLMİŞTİR”
Hadi bakalım diyeceklerdir, Ankara, İstanbul, İzmir’i yönettiğiniz gibi 14 büyükşehri yönettiğiniz gibi, bu 35 şehri yönettiğiniz gibi, 357 ilçeyi yönettiğiniz gibi, gelin bakalım, gelin. Hatta bu 60 beldeyi yönettiğiniz gibi. O beldede karar Özgür Özel’e bakarak değil belde belediye başkanın ne yaptığına bakarak verilecek. Diyecekler ki buraları yönettiğiniz gibi gelin bu ülkeyi yönetin. Bu şehirleri düze çıkardınız, gelin Türkiye’yi de düze çıkarın. Bizim hiç verdiğimiz oydan bizi pişman etmediniz, gelin Türkiye’yi de yönetin diyecekler. O yüzden dünya üzerinde hiçbir belediye başkanına verilmemiş sorumluluk, size verilmiştir, sizin sırtınızdadır. Adalar’ından Kilis’ine kadar, Manavgat’ından Rize Pazar’ına kadar bu sorumluluk sizin sırtınızdadır. Elbette edilecek çok teşekkür var. Adıyaman il başkanına mı edeyim, Adıyaman’ın çalışkan milletvekilinin iki oydan birini almasına mı? Afyon’a mı, Kastamonu’ya mı, Kırıkkale’ye mi? Her birisi bambaşka sosyolojilerin bambaşka özelliklerdeki adayların iki oydan birini almıştır. Ne adaysız, ne örgütsüz olurdu. Kimse bir şeyi eksik bırakmamıştır. Ege’de, kıyıların partisi diyenler, hattı bir kat çekmeyi bırakıp ta Ankara’ya kadar getirmişlerdir. Artık Karadeniz’de CHP adına, koca koca il belediyeleri, güzelim Sinop, Zonguldak, Giresun, Bartın’da belediyelerimiz, Artvin’de dalgalanmaya en tepede devam eden sancak bayrağımız durmaktadır. Ardahan elde ettiği mevziiyi terk etmemiştir. Hangi birisine, hangi birisine teşekkür edelim.
“TARİH CHP’Yİ İKTİDAR YAPAN İL BAŞKANI MI OLDUNUZ, ONA BAKACAK”
Ama şunu unutmayın ki ne benim ne kazanan başkanların kibre kapılmaya, kendimizde tarihi bir başarı elde etmiş muzaffer kahramanlar, onu göreceğiz, tarihi başarıyı göreceğiz günü gelince. Tarihi fırsatı yakalamış, tarihi görevi sırtına bindirilmiş parti emekçileri, kamu görevlileriyle karşı karşıyayız. ‘Ben burayı filanca yıl sonra kazanan il başkanıyım.’ Allah senden razı olsun. Emeklerini biliyoruz ve büyük bir saygı duyuyoruz. ‘Belediyeyi ben yöneteceğim, ilçe başkanlarımın talepleri şöyle olacak.’ Bunlara girdik mi, bunun içinden çıkamayacağız. Belediye başkanlarımız parti aidiyetlerini unutmadan, kamu görevi yaptıklarının bilinciyle ve onların başarısı için her birimiz, her biriniz onları başarmaya, motive ederek, şüphesiz elde edecekleri başarıları en iyi şekilde anlatarak bu 4 yıllık süreçte şunun sınavını vereceksiniz: Manisa’yı kazanan il başkanı olmak İlksen Alper için onur vericidir. Tarih bunu yazmayacak arkadaşlar. Tarih CHP’yi iktidar yapan il başkanı mı oldunuz, 4 yıl boyunca belediyelerle ilgili yönetimi doğru yapamayıp tarihi fırsatı kaçırıp elinize, yüzünüze mi bulaştırdınız, ona bakacak. O yüzden sabah yataktan kalkarken sizden ricam: Belediyeyi kazanmış, muzaffer komutan, tadını çıkarmaya giderek değil. 4 yıl sonraki büyük mücadelenin ilk günlerini yaşayan, enerjisi olan, özgüveni tam ve büyük zafer için şu anda çalışmak zorunda olan neferler olarak kalkın. Ben her sabah yataktan bu niyetle kalkıyorum.
“ERDOĞAN İLE YÜZ YÜZE BİR GÖRÜŞME GERÇEKLEŞTİRECEĞİM”
Yeni bir dönemdeyiz. Bayramda Recep Tayyip Erdoğan, AKP’nin Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı arayarak başladım. Tüm partinin siyasi liderleriyle, 18 liderle bayramlaştım. CHP, herkesle bayramlaşabilen tek partidir. Bundan sonraki süreçte bugün sizin yapacağınız toplantılardaki çıktılar da önemli olmak üzere Sayın Erdoğan ile yüz yüze bir görüşme gerçekleştireceğim. Hem şu sorumlulukla: Türkiye ekonomisinin yüzde 80’ine yerel yönetim hizmeti veriyoruz. Türkiye çok büyük bir sıkıntının içinde. Bu süreçte yoksulluk var, işsizlik var, ekonomik krizlerin sosyolojik toplumsal krizlere dönüşme potansiyeli var. O coğrafyada milletin yetki verdiği iki kişi var. Birisi genel yönetim yetkisini kullananlar, diğeri yerel yönetim yetkisini kullananlardır. Bu iki yapının çatışması, sürtüşmesi, kapışması millete kaybettirir. Yurt dışından bulunmuş hazır fonların Türkiye’ye hizmete sunulmaması, bir inadın kurbanı edilmesi milletimize kaybettirir. Millet böyle hataları affetmez. Biz kibre kapılırsak bize, kim kibre kapılırsa ona hesap sorar. Biz bir nezaket telefonu açtık. Şimdi bir çalışma ziyaretine gideceğiz. Sizlerin masalarda çalışarak ortaklaştıracağınız taleplerden, ajandamızda olması gereken önceliklileri, PM’mizin, MYK’mızın, parti grubumuzun bize toplam siyaset üzerinden yaptığı okumaları billurlaştırıp, gündemimizi oluşturup, nezaketle talepte bulunup, bir yüz yüze görüşme gerçekleştireceğiz.
“YURT DIŞINA ÇIKTIĞIMIZDA TÜRKİYE’NİN PARTİSİYİZ”
Ben ilerleme sağlayacağımızı, öncelikle toplumdaki bu kutuplaşmayı kırmak için bir adım atacağımızı, sonra bu toplumun yararına çok önemli işlerde birlikte mesafe alabileceğimize yürekten inanıyorum. Güçlü kaslarımız var CHP olarak. Biz bu ülkede ana muhalefet partisiyiz şimdilik, milletimiz yeni bir görev verene kadar ama bu topraklardan çıktığımızda; Kıbrıs Cumhurbaşkanına da söyledim, Sayın Aliyev’e de yazdım, Sosyalist Enternasyonal’de başkan yardımcısı seçildiğimde yaptığım konuşmada da söyledim, Avrupa’daki sol, sosyal demokrat partilerin çatı örgütünün liderler toplantısında da anlattım, Alman Başbakanı Olaf Scholz’a da söyledim, haftaya bizi resmi ziyaret programına alan Sayın Alman Cumhurbaşkanına da söyleyeceğim: Biz bu ülkede ana muhalefet partisiyiz. Yurt dışına çıktığımızda Türkiye’nin partisiyiz. CHP’nin yetkinlikleriyle, siyasi akrabalıklarıyla, etki alanlarıyla, liyakatli kadrolarıyla, bu ülkenin dış politikasına da iç politikasına da ekonomisine de yapabileceği katkıları açıklıkla paylaşmak, bu milletin yararına sunmak, o hizmeti yapmak, görünür kılmak bizim yeni süreçte yeni siyasi hattımızın olmazsa olmazlarıdır.
“ERKEN SEÇİM ÇAĞRISI YAPMAK SEÇMENLE KURDUĞUMUZ AKDİ BOZMAK DEMEKTİR”
İl başkanlarımızdan ilçe başkanlarımıza kadar bir siyasi örgüt yönetiyoruz. Bu örgütün tabandan beslenmesi önemlidir, vazife sizdedir. Ancak yukarıda belirlenen politikaların örgütümüze yayılması, seçmenimize anlatılması ve bu konuda rıza oluşturulması örgütün en önemli görevidir. Seçim bitti, 20 gün tadını çıkardık, belli bir ölçüde dinlendik. Bundan sonra örgütümüz sürekli seçim motivasyonu ile çalışmak zorundadır. Yerel seçimlerin 20’inci gününde değiliz. Genel seçimlerin 20’inci günündeyiz. Her geçen gün iktidara yürüdüğümüzün bilinci, ciddiyeti, sorumluluğuyla davranmak durumundayız. Milletimiz birilerine sarı kart gösterirken bize biraz önce bahsettiğim krediyi tanımıştır. Bize, ‘4 yıl boyunca sizi izleyeceğim ve kararımı vereceğim’ demiştir. Sayın Erdoğan, her konuşmasında özenle 4 yıllık bir seçimsiz dönemin altını çizmektedir. Ben her birinizin iki yanımda olduğunuz il başkanlarım, adaylarımla birlikte yaptığım tüm kampanyada bunun bir yerel seçim olduğunu, sarı kart gösterilmesi gerektiğini, bu seçimin genel sonuçlar doğurmayacağını ama genele mesaj vereceğini, ses duyuracağını söyleyip AK Parti’liden de MHP’liden de oy istedim. Bu teveccüh görüldü. Yeni yeni bütün araştırmalar birbirini destekliyor. Önemli bir miktar AKP ve MHP seçmeninin evde durduğu, oya gitmediği ve protesto ettiği doğrudur. Ama çok önemli bir miktarda seçmenin Türkiye İttifakının siz değerli adaylarına oy verdiği de ortadadır. Bu seçmene seçimden sonra bu bir yerel seçim deyip erken seçim çağrısı yapmak, bu seçmenle kurduğumuz akdi bozmak demektir.
“SARI KARTTAN ANLAMAYIP İKİNCİ SARI KARTA ARANANLAR VAR: ÖRNEĞİN MHP”
Bir erken seçim talebi olacaksa, o şöyle olacaktır: Sarı karttan anlamayıp ikinci sarı karta arananlar var. Örneğin MHP, ‘Bizimkiler CHP’ye oy vermedi’ diyor. Niye? Bal gibi var, bütün sonuçlar ortada. Çünkü bizim gibi bakmıyor. Biz diyoruz ki ‘Bize verilen oylar, değerlidir. Başımızın üstündedir. Hak edeceğiz ve kalıcılaştırmak istiyoruz.’ Biz görüyoruz o oyu. Belki de emanettir. İhanet etmezsen burada kalır. Ama o daha ilk günden, daha geçen seçim kendisine oy vermiş seçmene ‘Sen CHP’lisin, sen oralı oldun artık, sen hainsin’ diyor. Hepimize diyordu ya, sıra yıllardır oy aldığı seçmene geldi. İlk oy vermediğinde hain ilan ettiler. ‘Bizden değildir’ diyor. Tayyip Erdoğan’ın da ilk başlarda mektubu doğru okuyup şimdi martaval okuması tam olarak da buna işarettir. Biz gelene hoş geldin derken onlar gideni kendinden saymamakta ve görmezden gelmeye çalışmaktadırlar. Varsın, öyle yapsınlar. Varsın, milletin mesajını almasınlar. Millet mesajı almayanlara diyeceğini de bilir, mesajı doğru okuyanlara gereğini yapanlara da diyeceğini bilir.
“KEPEZ BELEDİYE BAŞKANIMIZA UYGULANAN TUTUKLAMA HUKUKİ, AHLAKİ DEĞİLDİR. DÜPEDÜZ SİYASİDİR”
Bir mesaj almama durumu da Antalya Kepez Belediye Başkanımıza yapılan haksız muameledir. CHP tarihsel bir tutarlılık içinde, eğer insanların canlarına bir şey geldiyse, mallarına bir şey geldiyse, burada kamu görevlilerinin sorumluluğu varsa onların usulüne uygun soruşturmalarını, kovuşturulmalarını ve gerekirse cezalandırılmalarını hep savundum, aynı noktadayım. Ancak Kepez Belediye Başkanımız Mesut Kocagöz, geçmişte görev yaptığı bir şirketten, o dönemde ilgili bakanlığın onay verdiği şirkete bakım ve onarımları yaptırmışken, o dönemde hiçbir kaza olmamışken, denetimler yine bakanlıktan onaylı şirket tarafından yapılmışken, kendisi 2023’te bu görevinden ayrılmışken, sonrasında yeniden bakım ve yeniden denetimler yapılmışken bugünlerde yapılan bir kazada sorumlu olarak tutulup kendisinin hiçbir sorumluluğu olmamasına rağmen Soma’dan İliç’e kadar AKP döneminde binlerce, on binlerce iş cinayetinin ya da kazanın sorumlularından bir teki, bırakın tutuklanmak, kovuşturma aşamasına dahi izin verilmemişken Soma’nın katilleri ödüllendirilmiş, Çorlu tren kazasının sorumluları önce görevden el çektirilip yargılanmasına izin verilmeden Devlet Demiryolları’nın en başına getirilmişken, İliç’teki kamu görevlileri, İliç’in imzasını atan kişi o günün bakanı, İstanbul’u yönetsin diye İstanbul’a önerilmişken Kepez Belediye Başkanımıza uygulanan tutuklama tedbiri hukuki değildir, ahlaki değildir. Düpedüz siyasidir. Başkanın arkasındayız, Kepez Belediye Başkanımızın özgürlük hakkıdır. Vazifesi Kepez Belediye Başkanlığıdır.
“CHP BELEDİYECİLİĞİ SANDIKTA ÖDÜLLENDİRİLMİŞTİR”
Bundan sonraki süreçte kalkınma belediyeciliğiyle şehirlerimizi, dirençli ve güvenli hale getirecek, ucuz, etkin ve sürdürülebilir belediye hizmetleri vereceğiz. Refah belediyeciliğiyle halkımıza huzurlu ve konforlu bir yaşam sunacağız. Dayanışma belediyeciliğiyle adil ve yaşanılabilir kentler için seçmenimizden, milletimizden destek alıp bunu doğru yöneterek, gücümüzün çok üzerinde işleri geçmişte yapan iyi örneklerin deneyimlerinden istifade ederek dayanışma belediyeciliğini tüm Türkiye’ye yayacağız. Temel hizmetlerde hiçbir kusur yapmayacak, sosyal belediyecilikte kendi rekorlarımızı kırmaya devam edecek ancak yepyeni vizyon projeleriyle de Türkiye’deki kentlerin önlerini açacağız. Sosyal yardımları 5-6 katına çıkardık, arttırmaya devam edeceğiz. Pandemide birileri talimat beklerken pandemide hemen harekete geçen, üç maske dağıtılamazken maske fabrikalarını, tekstil atölyelerine dönüştüren, çalışamayanların, çalışamadıkları için derhal gidip onları evinde bulan, onların karınlarını doyuran, süreç içinde yapılmayan her şeyi yaparken boşalan sokaklara, aval aval bakmayıp onu hizmet için bir fırsata çeviren CHP belediyeciliği sandıkta ödüllendirilmiştir.
“VATANDAŞLARIMIZA SUNDUĞUMUZ İMKANLAR BİRER LÜTUF DEĞİL, HAK OLDUĞUNU BİLECEĞİZ”
Artık kent lokantaları, askıda fatura, halkın bakkalı, veresiye defterlerinin silinmesi, anne kart, halk marketler, halkın kasabı gibi, okul sütü gibi tüm projeleri standardize edip aynı iletişimle halkın haberdar olmasını sağlayıp her tarafa yaygınlaştıracağız. Bunun için çok önemli bir yapıyı, bizim aklımızda olan, sizin önerilerinizi alarak somutlaştıracağımız, hem partinin yönetim mimarisini, hem parti yönetiminin yönetim şeklini bir reforma tabi tutacağız. Sizlerle uyumlu, sizlerle konuşan, etkileşen, doğru yöneten ve yönlendiren, destek olan, yaptıklarınızı doğru anlatıp hak ettiğiniz teveccühü görmenizi sağlayan devasa bir yapıyı seçim dönemindeki gibi bilimsellikle, profesyonellikle siyaset tecrübesini birlikte harmanlayarak yöneteceğiz. Bu konudan bizim tarafımızda hiç kimsenin şüphesi olmasın. Direnç, itiraz ve bunlara karşı işbirliğine soğuk olmak hem partililiğe hem de önümüzdeki 4 yıl sırtımızdaki ağır yüke ve o yükü sırtımıza koyanlara haksızlıktır, ihanettir. Katıksız bir işbirliği, şüphesiz iyi bir eşgüdüm ve açık diyalog kanallarıyla doğrularda buluşacak ve hep birlikte başaracağız. Vatandaşlarımıza sunduğumuz imkanların birer lütuf değil hak olduğunu bileceğiz. Bu hizmetlerin kimin tarafından yapıldığını, nasıl bir anlayışın bu hizmetleri götürdüğünü görünür kılmak hayatın olağan akışının gereğidir ama göze sokmak, teşhir etmek ve kötü iletişimle o yoksulluğu bir mahcubiyete dönüştürmek, bizim anlayışımızda asla olmaması gereken bir noktadır. İşsizlerin, geliri olmayanların, kendini güvencesiz hissedenlerin, özellikle ev kadınlarının, beslenme sorunu yaşayan çocukların, barınma sorunu yaşayan öğrencilerin, karnını bile doyurmakta zor durumda kalan emeklilerin beklentilerini biliyoruz. Birinci önceliğimiz olması gerektiği konusunda hem fikiriz. Bu konuda hep beraber büyük bir enerjiyle, büyük ve hızlı bir atılımla bizden çözüm bekleyen herkese sahip çıkacağız. Hiç şüphe yok, genel yönetimin etkisinde olan işleri yerelden halletmek ve tamamını çözmek olanaklı değildir. Milletimiz bunu da bilir. Ancak CHP belediyeciliği mazeret değil, çözüm üreten belediyeciliktir. Olmayan kaynağı yaratan, gerektiğinde dayanışmayı örgütleyerek dahiyene çözümler üreten anlayış önümüzdeki 4 yıl hepimizin benimsemesi, öğrenmesi, uygulaması ve geliştirmesi gereken bir anlayıştır.
“MOR BAYRAK PROJESİNİ HAYATA GEÇİRECEĞİZ”
İstihdamda liyakati esas alacağız. Şeffaf mülakatlar yapacağız. Nepotizme, kayırmacılığa son vereceğiz. İşi ehline vereceğiz. Kişiye göre iş değil, işe göre kadro yaklaşımıyla hareket edeceğiz. Kadınların ve gençlerin istihdamına, engellilerin istihdamına önem vereceğiz. Buradan sadece proje havuzundaki iyi projelerin ortaklaştırılması, Amerika’nın yeniden yeniden keşfedilmemesi, hazır projelerin hemen uygulanması, bunun için proje desteği, yetişmiş eleman desteği ve pratik destekleri sağlayacağız. Yaratıcı, ses getirici işler yapacağız. Örneğin mor bayrak uygulaması yapacağız. Buradan tüm siyasi partilere, o partilerin kadın kollarına, Türkiye kadın hareketine ve kadın örgütlerine hem bir selam yolluyor hem de önce CHP’li belediyeler, kadına karşı şiddetle mücadele başta olmak üzere, kadın istihdamının kademeli olarak artırılması, kadının örneğin emzirme odaları, çocuk bakım odalarıyla hayatın içine katılması, anne kart gibi harika uygulamalarla desteklenmesi, yine yeni doğan bebeklerin ailelerinin ziyareti, hoş geldin bebekle ilgili olarak yapılan iyi uygulamaların ortaklaştırılması gibi işlerin yapılması, kadına karşı şiddet noktasında bilinç projelerinin hayata geçirilmesi ve belli standartların sağlanmasıyla belediyelerimize mor bayrak sertifikası vereceğiz. Mor bayrağı gören kadınlar o belediyede belli standartlarda kadın haklarının, kadın emeğinin kayrıldığını, kadın hakları mücadelesine saygılı bir kamu yönetimi yapıldığını bilecekler. Bununla kalmayacağız. Belediyelerimiz kuracakları ilgili birimlerle sorumluluk alanlarındaki fabrikalar, işletmeler, küçük esnafların, kadın istihdamı, kadının hayatın içinde rahat etmesi, kadınların eşit temsiline yönelik olarak atacakları adımları, başta cesaretlendirici basit kriterlerle başlatarak, belli aralıklarla onlara yeni sorumluluklar vererek, bunu yapan işletmelere mor bayrak asacağız. Türkiye’nin yüzde 50’si kadınlar, mor bayrağı gördüğü fırının kadınlara sahip çıkan, kötü davranmayan, kadınları istihdam eden, kadınlar için daha iyi bir geleceğe katkı sağlayan bir işletme olduğunu bilecek ve tercihlerini öyle yapacaklar. Bu pozitif ayrışmanın Türkiye’deki kadın haklarına da kadın hareketine de çok önemli katkılar sağlayacağını ümit ediyoruz. Mor bayrak projesi CHP’nin geçmişinden bugününe birikimleri taşıyacağı, şekillendireceği ve Türkiye’yi yeniden tanıştıracağı bambaşka vizyon projelerinden sadece bir tanesidir.
“KURULTAYDA SÖZ VERDİĞİMİZ DEMOKRATİK DİJİTAL KATILIMIN KULLANIM İMKANINA KAVUŞTUK”
Kurultayda söz verdiğimiz demokratik dijital katılımın şu anda kurultay delegelerimiz, PM üyelerimiz, il başkanlarımız düzeyinde, önümüzdeki hafta ilçe başkanları düzeyinde, bir ay içinde tüm üyelerimiz düzeyinde kullanım imkanına kavuştuk. Alacağımız kararlarda, üyelerimiz ne diyor? Yaş kırılımına, meslek tercihlerine, coğrafyalarına göre ne diyorlar, onları görerek tartışacağız. Bir sonraki aşama sizden hizmet alan vatandaşlarımızın geri bildirimlerini dijital demokratik katılımla yapacakları, bunun raporlanacağı bir süreç içinde çalışmaya şimdiden başlamış durumdayız. Çoğunuzun borçlu belediyeler devraldığını biliyoruz, güçlü mali disiplinle bu sorunların üstesinden geleceğinize inanıyoruz. Harcadığınız her kuruşta, her bir vatandaşın hakkının olduğunu hiçbir zaman unutmayacağız. Güven şefkatle sağlanır. Harcamalarınızı, ihalelerinizi, alımlarınızı, yasaların izin verdiği ölçüde halkın denetimine ve gözetimine açarak, uygulayacağınız bu şeffaflıkla halkın sandıkta gösterdiği güveni her geçen gün artıracaksınız. Birikim ve tecrübelerinizi bizimle ve birbirinizle paylaşmanızı bekliyoruz. Bunun için yapılar kuracağız. Bunun için oluşturacağımız kurumsal yapıları bu iki gün sizinle tartışacağız. Genel Merkez olarak her sorununuzda yanı başınızda olacak, bunun yanında etkin bir denetim mekanizmasını işletecek, bize oy veren tek bir vatandaşımızın bir mahcubiyete, bir vehme, bir pişmanlığa kapılmasına izin vermeyeceğiz.
“408 KAHRAMANA SESLENİYORUM: AYAĞA KALKIN VE BU ÜLKEYİ KURTARIN”
Sizler bu partinin değil, bu ülkenin hatta bu ülke gibi otoriter, popülist rejimlerde git gide otoriterleşen, haklarını kaybeden, yoksullaşan, ezilen ve sesini duyuramayan milyonların ve gözünü Türkiye’ye dikmiş acaba başaracaklar mı diyen başka mazlum milletlerin dahi ümidisiniz. Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 100 yıl önce arkadaşlarıyla beraber önce bu toprakları kurtardı, sonra bütün mazlum milletlere örnek oldu. Dünyaya büyük bir gerileme yaşatan, birbirlerini çok seven ama milletlerinin burnundan getiren otoriter, popülist liderlere karşı ilk büyük başarıyı, bu seçimde Türkiye’de sizlerin emekleriyle yaşadık. Uluslararası platformda duyduklarımız, gördüklerimiz Türkiye’nin başarısının küresel bir ayağa kalkışa, popülist sağcı liderlerin yaşattığı büyük gerilemeleri durdurmaya, hep beraber ilerici adımlara umut olduğunu ve bizden ilham almak için herkesin gözünün Türkiye’de olduğunu bilin. 100 yıl önce başardık, yine başaracağız. Siz bu partiyi tercih ederek siyaset yapmakta, adayı olmakta ne imkanları elinizin tersiyle ittiğinizi hepimiz biliyoruz. Bundan sonra da ahlaksız teklifler, şantajlar, bambaşka baskılar olacaktır. Siz milletimizden aldığınız güç ve her birinizin her türlü zor şartta, her türlü zorlukta, tüm zorluklar kendisine hatırlandığında birisinin ne dediğini hatırlayın. O birisi karşınızdadır. Siz onun belediye başkanlarısınız. Her zorluğa karşı inat, azim ve kararlılıkla dik durmuş bir liderin partisinin şimdi milletimizin görev getirdiği 408 kahramana sesleniyorum: Hadi, ayağa kalkın. Bu işi başarın. Milletimiz, partimiz, size güveniyor; ben size güveniyorum. Ayağa kalkın ve bu ülkeyi kurtarın.”
CHP lideri Özgür Özel’in konuşmasından sonra çalıştay basına kapalı olarak devam etti. Kapalı bölümde, CHP Genel Sekreteri Selin Sayek Böke ve Yerel Yönetimlerden sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Gökan Zeybek de konuştu.
BİTTİ